6 Temmuz 2012 Cuma

Amadeus


Bir sonraki ve en kasvetli operasından korkunç bir hayalet yükseldi. Sahnede, ölü kumandanın silueti duruyordu. Biliyordum. Sadece ben o korkunç hayaletin ölüler diyarından gelen Leopold olduğunu anladım. Wolfgang aslında kendi babasını oğlunu tüm dünya önünde suçlamaya çağırıyordu. Bunu izlemek dehşet verici ve harikaydı. Ve şimdi delilik içimi sarmaya başlıyordu. İkiye bölünen bir adamın deliliği. Nüfuzumu kullanarak, Don Giovanni'nin Viyana'da yalnızca beş defa sahne almasını sağladım. Ama gizlice, o beş seferin hepsine gittim. Sadece benim anlayabileceğim o müziğe tapıyordum. Orada öylece durup o buruk yaşlı adamın mezardan bile hâlâ zavallı oğluna nasıl hükmettiğini anladığımda nihayet Tanrı'yı yenmenin bir yolunu, korkunç bir yolunu buldum...

- Bay Mozart? Size bir beste sipariş etmeye geldim.
- Ne bestesi?
- Bir ölüm ayini.
- Ne ölüsü? Kim öldü?
- İlahi bir duayı hak eden ama hiç alamayan bir adam.
- Sen kimsin?
- Ben sadece elçiyim. Kabul ediyor musunuz? Maddi olarak tatmin edileceksiniz. Kabul ediyor musunuz?
- Evet.
- Hızlı çalışın ve kimseye bu işten bahsetmeyin. Beni yakında tekrar göreceksiniz.

Planım öylesine basitti ki beni dehşete düşürüyordu. Önce ölüm ayinini almalı ve ardından onu öldürmeliydim. Cenazesi. Düşünsene. Bütün Viyana Katedral'de oturuyor. Mozart'ın küçük tabutu tam ortada. Sonra o sessizlikte müzik, ilahi bir müzik her yanı kuşatıyor. Muhteşem bir ölüm ayini. Wolfgang Mozart'ın ölüm ayini. Besteleyen, sadık dostu... Antonio Salieri. Bu ne yücelik. Bu ne derinlik. Bu ne tutkulu bir müzik. Sonunda Salieri'ye ilahi ilham verildi ve Tanrı dinlemeye zorlandı. Bunu durduracak gücü yok.
Sonunda bir kez olsun ben ona gülüyorum. Beni endişelendiren tek şey, gerçekten cinayet işlemekti. Biri bunu nasıl yapar? Bir insan nasıl öldürülür? Hayal edilecek bir şey. Bunu kendi ellerinle yapmak zorunda olduğun zamansa çok farklı.

– Antonio Salieri, Amadeus, 1984

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder