20 Mart 2014 Perşembe

Beyond: Two Souls


"Garip bir yetenek ile doğdum ya da ne derseniz işte. Ama bu daha çok bir lanet. Hayatımı mahveden, beni bugün olduğum kişi yapan. Ucube, hata, nefret edilen..." -Jodie Holmes

Video oyunları çok nadir insanın içine işleyen senaryolarla gelir. Genelde kaç adam öldürdüğünüzle, kaç kez başarılı zıplayış yaptığınızla sizi sevindirmeye, heyecanlandırmaya çalışırlar. "Beyond" bu standardın arasından sıyrılıp gelen nadir oyunlardan biri. Aslında tam olarak oyun denemez. "İnteraktif film" Beyond ve benzeri oyunlar için türetilmiş bir tabir. Size izin verildiği kadarıyla; hikayeyi yönlendirdiğinizi, yol ayrımında sağdan mı yoksa soldan mı gideceğinize sizin karar verdiğiniz bir film düşünün. Bir partiye gittiğinizde sizi ucube diye dışlayıp merdiven altındaki ufak odaya hapseden ergenlere cezasını vermeyi mi yoksa çekip gitmeyi mi istersiniz? Karar sizin... Tabii bunun doğuracağı sonuçlara ileride katlanmak zorunda kalacağınızı da unutmayın.

Yine bir "Quaintic Dream" yapımı olan "Fahrenheit" ve "Heavy rain"i çok seven biri olarak müthiş bir heyecanla bekledim Beyond: Two Souls'u. Ön sipariş ile alıp, satışa sunulduğu ilk gün kargonun bana gelmesini beklemeden sabahın köründe gidip bürodan kendim teslim aldım. Öğlen 11'de başlayan maceramız akşam 11'de bitti. Bir solukta oynadım. 

Yaklaşık 12 saat oynamanın ve hikayenin etkisiyle oyun dünyasının önde gelen sitelerinin ortalama 6 puan vermesine epey sövdüm. Böyle müthiş bir oyuna nasıl bu kadar düşük puan verdiklerine anlam veremedim. Acaba ben mi bir şeyleri kaçırıyorum diye düşündüm. Hakkında bolca eleştiri, yorum okudum. Sonunda oyunu kafamda bir yere oturttum. Şöyle açıklayayım:

Kahramanımız Jodie (Ellen Page) doğuştan bir yetenek sahibi. Yanında kendisine bir şekilde bağlı olan, sadece kendisinin duyup, konuşabildiği Aiden isimli varlık ile yaşıyor. Zaman zaman çatışsalar da aralarında çok güçlü bir bağ var. Oyunda istediğimiz zaman Aiden'ı kontrol edip Jodie'ye yardım ediyoruz. Eşyaları fırlatmaktan, insanları kontrol etmeye kadar bir çok şeye müdahale edebiliyoruz. Elbette bu Jodie'yi farklı, özel yaptığı için "normal" insanlar tarafından dışlanıyor. Hikayemiz de Jodie'nin bir araştırma biriminde gözetim altında tutulmasıyla başlıyor. Burada Jodie ile araştırmacı doktorumuz Nathan (Williem Dafoe) arasında baba-kız ilişkisi oluşuyor. Kendisinin CIA'e katılmasından, sokakta dilencilik yapmaya, ıssız çöllerden kuzey kutbuna kadar uzun bir süreç geçiyor. Bin bir türlü maceraya atılıyoruz. Bir yandan da hikayenin düğümlerini çözüyoruz. Ve sonunda sizi hoşlandığınız adamdan bile kıskanan bu varlığın, Aiden'ın aslında doğumda ölen ikiz kardeşiniz olduğunu ve ruhunun bir şekilde size bağlandığını öğreniyoruz.

Bir kere hikaye çok güzel. Hikayeye etki edebilmek, sonuca çok farklı yollardan varmak. Bunlar son iki Quantic Dream oyunundan alışkın olup sevdiğimiz kısımlar zaten. Bununla ilgili bir örnek vermek istiyorum: 

Henüz oyunun başındaki büyükelçilik bölümünde, Jodie'nin Aiden'ın yardımıyla kasadaki belgeyi okuma görevi. Eminim bir çoğunuz benim gibi Aiden ile kamerayı durdurup, şeyhin odasına gidip, kasayı açıp belgeyi okumuşsunuzdur. Biraz zahmetli ama temiz bir yol değil mi? Peki o sahnenin şöyle de oynanabileceğini biliyor muydunuz?


Ben bunu görünce mal oldum. Kim bilir daha neler vardır diye oyunu tekrar oynayasım geldi. İşte bu sebepten bu oyunu aylarca heyecanla bekledim. 

Tabii bu oyunun iyi kısımlardan biri. Kötü kısmı daha önce onlarca kez belirtilen, son iki oyundaki gibi "oynanabilirlik" kısmının ve finale etki eden karar kısımlarının zayıf olması. Pek göz ardı edilebilecek unsurlar olmadığı kesin. Ama biraz da tercih meselesi. Beni çok rahatsız ettiğini söyleyemem. Her ne kadar oyun olmaktan çıkıp filme daha çok yaklaşmış olsa da... "Otur film izle o zaman pezevenk" dediğinizi duyar gibiyim ama hikayede rol almak ve hikayeyi az da olsa şekillendirmek beni tatmin etti diyebilirim. 

Yani 6 puan verenleri de 10 puan verenleri de anlıyorum. Bana yaşattığı duygular için kendisine puanım 10'dur. (Sanki seviştik)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder