28 Aralık 2015 Pazartesi

Doctor Who - The Husbands of River Song (S09-E13)


Doctor, yıllar önce River Song'a Darillium gezegenindeki "Şarkı Söyleyen Kuleler" manzarasında bir yemek sözü verir ama her gitmeye çalıştıklarında bir aksilik olur. Sonunda bir şekilde yolları bu gezegene düşer. Ama River Song bunun onun son akşamı olduğu düşünür. Çünkü Doctor'un ona verdiği günlüğün sayfaları tükenmek üzeredir. Kulelerin manzarasında şu diyalog gerçekleşir:

Docktor: Harika görünüyorsun.
River Song: Doctor, inanılmaz görünüp görünmediğim hakkında hiç bir fikrin yok...
- Saçını yerinden oynatmışsın, değil mi? (!)
- Tebrikler... En azından denediğin için teşekkürler.
- Eee ne düşünüyorsun? (Sonunda o güzel manzara ile baş başadırlar) Şarkı Söyleyen Kuleler.
- Müzik... Dinlesene... Ağlıyor musun? 
- Hayır, sadece rüzgardan.
- Hiç bir şey sadece rüzgardan değildir.
- Değil midir?
- Mağara sisteminden esiyor ve kristal tabaka ile ahenk oluşturuyor.
- Neden üzgünsün?
- Peki sen neden üzgünsün?
- Dediğim gibi günlüğüm neredeyse doldu. Endişeleniyorum.
- Endişelenme.
- Bizim hakkımızda hikayeler var.
- Düşünmeye bile gerek yok!
- Bazen bakıyorum.
- Bakmamalısın.
- Bazılarına göre birlikte geçireceğimiz son gece Darillium'un Şarkı Söyleyen Kuleleri'nde olacakmış. Bu gerçek değildir, değil mi?
- Spoilers...
- Bu neden sürekli buraya gelmeyi iptal ettiğini açıklardı. Şeyi hatırlıyor musun?..
- River...
- Senden iki tane vardı hani...
- Yapma, lütfen...
- Çünkü bilmek istiyorum. Eğer bu son gecemiz ise bir yol bulmanı bekliyorum.
- Her şeyden kaçılamaz. Sonsuza kadar olmaz...
- Ama sen, sensin. Her zaman bir kaçış şansı vardır. Son dakikaya kadar beklersin ve beni kurtarırsın.
- Her gece bir şey için sondur. Her Noel son Noeldir.
- Ama sen halledersin. Ben umudumu kaybedene kadar beklersin, her şey kaybolur ve kendini beğenmiş gülümsemenle günü kurtarırsın. Her zamanki gibi.
- Hayır bu sefer kurtaramam.
- Zaman biter River çünkü buna mecburdur. Çünkü sonsuza kadar mutlu olmak diye bir şey yoktur. Bu, gerçek çok zor geldiği için kendimize söylediğimiz bir yalandır.
- Hayır Doctor, yanılıyorsun. Sonsuza kadar mutlu olmak gerçek sonsuzluktan söz etmez. Sadece zamandan bahseder. Biraz daha zaman... Ama bu senin anlayabileceğin bir şey değil, değil mi?
- Hmm, Kuleler hakkında ne düşünüyorsun?
- Bayıldım.
- O zaman neden görmezden geliyorsun?
- Onlar beni görmezden geliyor. Tabii bir abidenin seni sevmesini bekleyemezsin...
- Hayır, bekleyemezsin.
- Milyonlarca yıldır buradalar. Fırtınalar, seller, savaşlar, zamanlar atlattılar. Kimse müziğin nereden geldiğini tam olarak anlayamıyor. Muhtemelen tam bulundukları yer ve kuleler arasındaki uzaklıkla ilgilidir. Yerel halk bile emin değil. Herkesin tek söylediği rüzgar tam yerindeyse ve gece mükemmelse, hiç beklemediğin bir anda ama her zaman en ihtiyacın olan anda bir şarkı(SONG!) çalar.
- Peki... Elimizdeki tek şey bu geceyse...
- Ben öyle demedim.
- Darillium'da bir gece ne kadar sürer?
- 24 yıl :) 
- Senden nefret ediyorum...
- Hayır etmiyorsun. 

Ve ikisi de sonsuza kadar mutlu yaşadı.
Ve ikisi de mutlu yaşadı.
Mutlu.

8 Aralık 2015 Salı

Erken Kaybedenler - Kimi Sevsem Çıkmazı (Emrah Serbes)

17 yaşında, yazları sert, otoriter, eski mahkum babasının en yakın arkadaşı Dursun Amca'sının işlettiği tüpçüde çalışan, mahalleden Handan'a, onun ufak kardeşine, aynı zamanda öğretmeni de olan Handan'ın annesine aşık olan "Nurullah Bülent Berke Kamiloğlu"nun hüzünlü hikayesi...



“Çıktım. Birahane. Sekiz bira, bir kâse fıstık. Masaya yumruk. Bağırdım, “Kâinatta yapayalnızım!” Gülenler oldu. Bana alışmışlardı, hemen kovmuyorlardı artık. Yine de hesabı ödeyip gitme vaktimin geldiğini söyledi birileri. Bardağımı kaldırdım, “Giderdim elbet,” dedim. “Giderdim dostlar! İnandığım birtakım değerler olmasaydı giderdim çoktan. Ama dehşetin dibindeyken, bütün dünya bana sırtını dönmüşken, beni hâlâ ayakta tutan şeyler var çok şükür. Bunların başında da sizler geliyorsunuz. Şu birahanede içtiğimiz fıçı biralar geliyor. Bu hain, aşağılık dünyanın gemisi batarken gururla gülümseyebilenlere ne mutlu! Ne mutlu aşkları yüzünden haysiyetlerini kaybetmeyi göze alabilen adamlara! Hepinize afiyet olsun!”

Bardağı diktim. Daha beter güldüler. Hesabı ödeyip çıktım. Sağa sola tutuna tutuna eve gittim. Ertesi sabah kıraathanenin önünden geçerken babam çağırdı. Boş bir masaya oturttu beni.”

Baba: Apartmanın girişindeki lambayı sen mi kırdın Bülent?
Bülent: Hangisini?
- Otomatik yanan, sensörlü lamba.
- Hayır.
- Komşu görmüş, yalan söyleme. Süpürge sapıyla kırmışsın dün gece.

Önüme baktım.

-Neden kırdın?

Cevap yok.

- Hasta mısın evladım? Şöyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle…
- Kırdımsa kırdım, ne olacak! Çok mu değerliymiş?
- Lamba senden değerli mi evladım, lambanın amma kovayım, lamba kim? Yöneticiye de dedim. Lambanızı sikeyim, kaç paraysa veririz. Sen değerlisin benim için.
- Beni görünce yanmıyordu baba.
- Nasıl ya?
- Görmezden geliyordu, yanmıyordu. Kaç sefer yok saydı beni.
- E beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor.
- Hadi ya! Sahiden mi?
- Evet. Ucuzundan takmışlar. Bizimle bir alakası yok.

Babama sarıldım, yıllar sonra.

Daytripper (Güngezgini)

"İnsanlar her gün ölüyor... Bu her gün gazeteye ölüm ilanları yazan Brás'in aklına gelen en rahatlatıcı cümleydi. Aslında yazmasa da insanların ölmeye devam edeceğini biliyordu."

10 bölümde farklı şekilde, farklı zamanda, farklı mekanda ölümüne tanık olduğumuz kahramanımız Brás'ın; ölümün de aslında yaşamın bir parçası olduğunu bize anlatmaya çalıştığı bir çizgi roman Daytripper. Kimimizin her anını dolu dolu yaşamaya çalıştığı, kimimizin oradan oraya sürüklendiği bu sürecin sonu olarak gördüğü ölümün aslında her an karşımıza çıkabileceği, onu da kabullenmemiz gerektiğini anlatan bir baş yapıt.




"Hayat bir kitap gibidir oğlum, ve her kitabın bir sonu vardır. O kitabı ne kadar seversen sev, son sayfaya gelirsin ve kitap biter. Sonu olmayan bir kitap eksiktir ve kitabın sonuna vardığında, yalnızca o son kelimeleri okuduğunda kitabın ne kadar iyi olduğunu anlarsın. Gerçek gibi."

-Uzun zamandır bir şey yazmıyormuşum. Umarım açığı kapatırım, özlemişim burayı.-