25 Eylül 2012 Salı

Bizim Büyük Çaresizliğimiz


Nihal: Orta 3’teydim. Okulun bahçesine bi kitap sergisi kurulmuştu. Sabah ilk ders bizim sınıf öğretmenle birlikte sergiye inmiştik. Öğretmen hepimizden bi kitap incelememizi istemişti. Sonra sergideki görevlilerden biri bana bi kitap uzattı. Böyle uzun saçlı, saçları bağlı bir üniversite öğrencisi. Öyle herkesin hoşlanacağı bi tip değildi ama yakından bakınca gözleri çok güzeldi. Dirseklerini kitaplara dayamış öne doğru eğilmiş bana verdiği kitabı anlatıyordu. Elleri de çok güzeldi. kitapları öyle değişik bi tutuşu vardı ki, böyle sayfaları çevirişi… Her tenefüs sergiye gidiyordum. Tabi onu görmek için. bana yeni bi kitap göstersin diye. Sonra son tenefüs sergiye çıktığımızda baktım toplayıp gitmişler. Kitapların üzerinde sergilendiği pinpon masaları boş, boş sandalyeler, yere düşmüş bi kaç ayraç, buruşturulmuş kağıtlar falan. Kendimi terkedilmiş gibi hissetmiştim. O beni terketmişti. Sonra sınıfa dönüp derste gizli gizli ağladım. Sonra unuttum. O duygular, düşünceler falan silindi. Ama o gün büyüdüm sanki ben. Yani öyle birdenbire büyümek zorunda kaldım. O gün…

Aslında filmden alıntı yapılacak çok paragraf var ama ilk aklıma gelen olduğu için bu kazandı.

– Nihal, Bizim Büyük Çaresizliğimiz, 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder